Çözüm Odaklı Psikoterapi’ye Bilişsel Dilbilim’in Sundukları

Çözüm odaklı psikoterapiye göre danışan kendinde ve hayatında arzuladığı değişim(ler)i kullandığı kelimeler, cümleler ve söylemde yaptığı değişiklikler vasıtasıyla gerçekleştirir (^). Burada işleyen zihinsel mekanizmayı bize Bilişsel Dilbilim (Cognitive Linguistics) açıklamaktadır. Bunu bir vaka üzerinden kısaca anlatacağım.

ERAY (37 yaşında) nişanlısının, onu iki buçuk ay önce terk ettiğini, bu süreçte yaşadıklarını sürekli düşündüğünü ve çok acı çektiğini anlatarak görüşmeye başladı. Çözüm odaklı terapinin temel sorusu olan “hedef” sorusunu sordum; Bu ilk seanstan neler kazanmak istiyorsunuz? Neler alırsanız bu seansın verimli geçtiğini söylersiniz?. İçinde bulunduğu çöküntü halinden olsa gerek kendini tam ifade edemedi. Yeterince bekledikten sonra Artık bu anıları, düşünceleri ve sorgulamaları kafanızda taşımak istemiyorsunuz, öyle mi? Bu düşünceler, uğraşlar sizi yapacaklarınızdan alıkoymasın mı istiyorsunuz? Onlardan uzaklaşmak mı istiyorsunuz? dedim. Bu söylediklerimi sevinçle karşıladı ve Çok güzel bir benzetme oldu, çok iyi ifade ettiniz. Evet, evet… Bu seanstan sonra tam da böyle bir şey olmasını bekliyorum dedi. Burada benim yaptığım Eray’ın zihninde olan biten ve onu bunaltan düşünceleri bir cisme/nesneye benzetmek oldu (*). Öyle ki, bu cisim eğer bedeninde/zihninde bir yerlerde ise çıkarıp atabilir ya da dışarıda yer alan bir cisim ise ondan uzaklaşabilir veya cismin kendisine yaklaşmasına izin vermez.

Biz neredeyse her cümlemizde farkında olmadan benzetmeler kullanırız. Bu aslında bir zaruretten doğar çünkü soyut bir durumu somut bir şeye benzetmeden anlatmamız ya da anlamamız neredeyse imkansızdır. Diğer bir deyişle soyut bir kavramı ancak somut/fiziki olarak deneyimlediğimiz bir şey üzerinden anlayabiliriz ve anlatabiliriz. Bunun için de zihnimiz soyut bir durumu somut bir nesne, algı-yaşantı veya doğa olayı ile eşleştirir (#).

Soyut [kavramlar (zaman, hayat, inançlar, değerler, sosyal düzen, ilişkiler-bağlar…), soyut durumlar (duygular, hisler, arzular, düşünceler…)]

Somut [nesneler (cisimler, eşyalar, insan vücudu, bitkiler-ağaçlar…), algı-yaşantı (sıcaklık-soğukluk, mesafe, yolculuk…), doğa olayları (rüzgar, yağmur, mevsimler, güneş…)]

Eşleştirmeye örnek olarak Eray’ın seanstaki konuşmasından bir kesit aktarıyorum: Nişanlım zamanla bana karşı soğudu ve giderek benden uzaklaştı. Aramızdaki bağı yeşertmeye çok çalıştım, çabaladım. Görüldüğü üzere Eray ilişkisinin kuvvetini tanımlarken bunu ısı, mesafe ve bitki benzetmeleri kullanarak anlattı.

Bu soyut-somut eşleştirmeler erken çocukluk döneminde dili/konuşmayı öğrenirken başlar ve ergenlik/erken yetişkinlik çağında dile tamamen hakim olunduğunda tamamlanır. Ancak günlük dilde yer alan tüm bu benzetmelerin anlamını bilmekle birlikte, her insan aynı benzetmeleri aynı sıklıkta kullanmaz. Hangi benzetmeleri ağırlıklı/baskın olarak seçtiğiniz çok önemlidir. Çünkü sizde egemen olan eşleştirmeler/benzetmeler zihninizde, arka planda hep çalışır ve olayları algılamanızı, yorumlamanızı ve tepkilerinizi etkiler. Örneğimize tekrar dönerek bunu açıklayacağım. Eray annesinin ona dün gece WhatsApp’tan attığı mesajı bana okudu. Mesaj şöyleydi:

Oğlum yaşadığın sorunlar karşısında yeterince direnmeden, çarpışmadan peşinen yenilgiyi kabul ediyorsun ve teslim oluyorsun. Moralini hemen düşürüyorsun. Maalesef bunda benim de suçum var çünkü seni çok korumacı yetiştirdim. Lütfen kendini koyuverme. Senin bu salmış-dağılmış halin beni çok üzüyor. Arkadaşlarınla gezip moralini yükselt. Hem bu dünyanın sonu değil, biri gider öbürü gelir. Bakalım yoluna daha kimler çıkacak, biraz zamana bırak. Seni çoook seviyorum.

Bu mesajda anne, hayatı ve ilişkileri savaşa; morali, yükselip düşen bir nesneye ve zamanı-ömrü de bir yolculuğa benzetmiştir. Annesinin hayatının hep zorluklarla geçtiği ve şimdi de meme kanseri nedeniyle cerrahinin ardından kemoterapi gördüğü bilgisini alınca neden oğluna yazdığı mesajda bu benzetmeleri tercih ettiğini daha iyi anladım.

Soyut kavramları ancak somut kavramlarla eşleştirerek, benzetme yaparak, anlaşılır kılarız demiştim. Benzetmelerde kullandığımız sözcüklerle düşünceler arasında nasıl bir ilişki var ve bu ilişki, duyguları nasıl etkiliyor? Şimdi bu mekanizmayı biraz açıklamaya çalışacağım. Biz aslında içinde yaşadığımız dünyadaki tüm nesneleri ve deneyimlerimizi temsiller ve kavramlar biçiminde zihnimizde taşırız. Konuşma (ses) ve yazı (harfler, semboller, emojiler) yalnızca zihnimizdeki bir temsili veya kavramı karşımızdakine iletme aracıdır. Zihnimiz ve belleğimiz bu temsilleri ve kavramları “Sözlük”lerde olduğu gibi alfabetik sıraya sokarak saklamaz ve işlem yapmaz. Temsiller ve kavramlar birbirleriyle yakın ya da uzak bağlantılar halindedir ve birbiri ile ilintili kavramlar bir arada kümelenirler (@). Çünkü beynimizin hızlıca düşünebilmesi ve düşünceyi hızlıca konuşmaya aktarabilmesi için “hazırlıklı” olup bağlantılı kavramları çabucak aktive etmesi gerekir. Bu süreçler milisaniyeler içerisinde gerçekleşen ve bilinçli olarak fark edemediğimiz işlemlerdir (&). Nitekim yapay zeka yazılımları da bu esasa dayanır. Dilerseniz küçük bir deney yapabilirsiniz. Aşağıda verdiğim paragrafı bir arkadaşınıza okuyun ve 30 sn bekledikten sonra takip eden soruyu sorun.

Paragraf:“Bugün iş arkadaşımın bebeğini gördüm. Görsen o kadar şeker, şirin bir bebekti ki. Kocaman kırmızı yanakları vardı, tam yemelik.

Soru: Dört harfli bir kelime, ilk harfi “E”, son harfi “A” (E _ _ A) sence ne olabilir?

En sık alacağınız cevap E L M A olacaktır. Oysa bu pekala E Ş Y A, E C Z A, E S M A, EVLA olabilirdi. Çünkü paragrafta kullandığım “kocaman”, “kırmızı”, “şeker”, “şirin” ve “yemelik” kelimeleri “ELMA” (meyve, yiyecek) kavramıyla bağlantı olduğu için beyin hızlıca oraya yönelecektir. Bir de paragrafı şu şekilde değiştirip yine aynı soruyu sorun.

Paragraf:“Geçen Cuma günü ofis odamı bir güzel temizledim. Dolaplardaki ve çekmecelerdeki tüm klasörleri, dosyaları, kalemleri ve ıvır zıvırı çıkarttım ve ardından içlerini bir güzel temizledim. Masamın ve odamın içinde fazlalık olan ne varsa attım. Bir de yeni aldığım ortopedik koltuğu yerleştirdim”.

Soru: Dört harfli bir kelime, ilk harfi “E”, son harfi “A” (E _ _ A) sence ne olabilir?

Bu kez aynı soruya karşılık en sık duyacağınız cevap E Ş Y A olacaktır.

Zihnimizde sözcüklere karşılık gelen temsil ve kavramların düşünceler ile ve düşüncelerin de duygularla kuvvetli ilişkisi olduğundan bahsetmiştim. Bu durum şu anlama gelir; benzetme yaparken kullandığımız her bir sözcük sıklıkla bir duyguyu uyandırır ya da tetikler. Seçtiğimiz kelimeye bağlı olarak bu pozitif yüklü bir duygu (neşe, mutluluk, heyecan…) olacağı gibi negatif yüklü de olabilir (üzüntü, korku, umutsuzluk, çaresizlik…). Burada annesinin Eray’a yazdığı WhatsApp mesajına dönmek istiyorum. Anne mesajında hayatı savaşa ve morali de hep yüksekte tutulup düşürülmemesi gereken bir nesneye benzetmişti. Bu benzetmeler zihinde “tehlike, düşmek, yaralanmak, acı, ızdırap…” gibi pek çok kelimeyi uyaracak ve aktif tutacaktır. Üstelik bu kelimelerle bağlantılı “korku, huzursuzluk, endişe…” gibi negatif duygular da sürekli tetikte olacaktır.

Yazının başlığındaki önermeyi hatırlatmak istiyorum; kendinizi, yaşadıklarınızı ve hayatı nelere benzetirseniz bu sizin arka planda çalışan egemen düşünce, algı, yorumlama ve hissediş biçiminiz olur. Diğer bir deyişle benzettiğiniz şeylere benzersiniz. Dahası, benzetmelerinizi değiştirirseniz kendinizi de değiştirirsiniz. Bu görüş doğrultusunda siz Eray’ın annesinin yerinde olup Eray’a şöyle bir mesaj yazdığınızı varsayalım:

Oğlum içini rahat tut. İnsan bazen sevdiği bir şeyi yitirir sonra bir başkasını alır, hayatına katar. Bazen duraksar, geriye gider ama sonra tekrar ilerlemeye devam eder. Etrafında seni seven pek çok arkadaşın var, onlardan destek anlamında alabileceğin çok şey var. Sen de buna şahitsin, ben en zor şartlarda bile hayata hep tutundum ve tutunmaya devam ediyorum, hayatta rastladığım küçük lezzetlerin tadını yakalıyorum. Bu özellikleri sana da aktardığıma eminim. Seni çoook seviyorum

Mesajınızda yaşamı üzerinde kolayca ilerlenen bir platforma, insanın kendisine iyi gelecek şeyleri nesnelere ve bunlara erişebilmeyi de elini uzatarak yapabileceği bir eyleme benzettiniz. Eray’ın atacağı adımları ve yapacağı değişimleri “kolay” gösteren bu benzetmeler onu yüreklendirecek, umut verecek ve iyi hissettirecektir. Ardından o da bu benzetmeleri yavaş yavaş benimsediğinde kendinde değişimi başlatacaktır.

Çözüm Odaklı terapist yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerden ötürü problemleri uzun uzadıya konuşmaktan kaçınır, problemi pekiştiren benzetmeleri (kelimeleri, cümleleri ve söylemi) tekrar etmez. Danışana iyi gelen benzetmeleri bulmasında ona yardımcı olur.

Not: Bilişsel Dilbilim ile çözüm odaklı terapi, çözüm odaklı koçluk, çözüm odaklı dil, çözüm odaklı sorular ve çözüm odaklı araçlar arasındaki bağlantılara dair yazılarıma devam edeceğim. Aşağıda konuyla ilgili anahtar kelimeleri paylaştım.

(^) words, sentences, utterance

(*) “Metafor” yerine okuyucu açısından kolayca anlaşılması için “Benzetme” kelimesini kullandım.

(#) Conceptual Metaphors Theory, frame semantics, source domain, target domain, mapping

(@) Semantic networks

(&) Spreading activation