Umudu büyütmek
Kayıp Sonrası Hayat: Ölümü ve Umudu Bir Arada Konuşmak
Deprem felaketi nedeniyle on binlerce insanımızı kaybettik. Kısa bir süre sonra hepimiz bu depremde bir akrabasını, sevdiğini, dostunu ya da selamlaştığı bir komşusunu kaybetmiş kimselerle karşılaşacak. Bu belki kısacık bir ayaküstü konuşma belki de uzun uzun bir sohbet olacak. Daha önce yakını ölmüş biriyle konuştuysanız, bunun belki de hayatınızdaki en zor konuşma olduğunu hatırlarsınız; hele bir de çocuğunu kaybetmiş bir anne ya da annesini kaybetmiş bir çocukla konuştuysanız… Ben bu yazımda sevdiklerini kaybetmiş bir kimseyle konuşurken size yardımcı olabilecek bazı bilgileri (Çözüm Odaklı Kısa Terapi ve Koçluk ekolüne göre) bir örnek üzerinden paylaşmak istiyorum.
İclal 16 yaşında, lise 11.sınıf öğrencisi. Anadolu’nun küçük bir ilinde yaşıyor. İki hafta önce annesi ve 11 yaşındaki erkek kardeşi trafik kazasında vefat etmiş. O günden beri küçük teyzesinde kalıyor ve bu teyzesinin baktığı felçli anneannesiyle aynı odayı paylaşıyor. Babasını en son 8 yıl önce görmüş: Baba uyuşturucu madde bağımlısı, pek çok suça karışmış ve halen cezaevinde yatıyor. İclal’in matematik öğretmeni okuldaki Rehber öğretmene önbilgi verip ardından İclal’i rehber öğretmenin odasında, baş başa görüşmeye bıraktı.
İnsan beklenmedik ve ani bir ölümle karşılaştığında hayatının o güne kadar olan evresi istenmeden biter ve kendini hiç de hazır olmadığı yeni bir evrenin içerisinde bulur. Yaşadığı kaybın acısı ve önünde yaşaması gereken bir ömür vardır. Tam bu noktada üç şeyin üstesinden gelmesi gerekir:
(1) Kaybettiği yakınını zihnine bir “Kaynak”(pınar) olarak yerleştirmek: Ölüm fiziksel bir sondur ama psikolojik bir son değildir. İnsan kaybettiği bir yakınından tıpkı o yaşıyormuş gibi güç alabilir, rehberlik alabilir, ona sığınabilir ve dertleşebilir. Buna bir Vuslat Haftasında Mevlana’nın türbesini hınca hınç dolduran insanlarda tanık oldum. Birlikte geçirdiğiniz bir an, söylediğiniz bir söz, verdiğiniz bir tavsiye veya yüzünüzdeki bir ifade yüzlerce yıllar sonra da birilerine dokunabilir, yüreğine teselli ve aklına rehberlik edebilir. Dolayısıyla kaybettiği yakını ile böyle bir ilişkiyi zihninde kurmasına yardım etmek yardım eden kişinin görevlerinden biridir.
(2) Geleceğe dair umut ve iyimserlikle birlikte güç kazanmak: Yakınını kaybetmiş biri yaşadığı acının tesiriyle geleceğe dair ne kadar umutsuzca ve karamsarca şeyler söylese de siz onun, küçücük bir kırıntı da olsa umut taşıdığından emin olun ve onu dinlerken bu kırıntıları yakalayın. Ardından da bu umut kırıntılarını büyütün. Siz umutlu olursanız karşınızdakine de umut verebilirsiniz.
(3) İnsanlarla olan mevcut bağlarını korumak ve yeni bağlar (ilişkiler) eklemek: İnsanlarla kurduğumuz bağlar bizi yaşatır. Çünkü biz maddi ve manevi olarak birbirimize muhtaç varlıklarız. Etrafımızda bize elini uzatacak bir sürü “güzel” insanlar var.
Kayıp yaşamış bir kimse ile görüşmenizde (veya sohbetinizde) şu “önkabulleri” (varsayımları) taşımanız gerekir:
- Yaşı, eğitimi, mesleği vb ne olursa olsun karşınızdaki kişi kendini iyileştirebilecek güce ve içsel kaynaklara sahiptir. Sizin kadar zekidir ve sizin kadar çözüm bulabilme becerisi vardır.
- İhtiyaç duyduğu dışsal kaynaklara (bağlar-ilişkiler) ulaşabilme becerisine sahiptir.
- Kendini en iyi tanıyan odur ve dolayısıyla ihtiyaçlarının neler olduğunu ve öncelik sırasını en iyi o bilir.
- Siz onunla ilk temasa geçtiğinizden itibaren görüşmede(sohbette) onun size “liderlik” etmesini sağlayın. Bu hem faydalı ve sürdürülebilir bir iş birliği ortamı yaratacak ve aynı zamanda yardım alan kimseyi güçlendirecektir(empowerment).
- Görüşme esnasında onun söylediği her bir “pozitifte” durun ve detayları sorun.
- Sorularınız hep “gelecek doğrultusunda” olsun ve verdiği cevapları somutlaştırmasını sağlayacak sorular sorun.
Rehber öğretmen önce İclal’e başsağlığı dileyip ardından kendini kısaca tanıttı. Sonra da “Soru sormaya başlayabilir miyim?” diyerek izin istedi. İclal başı ile onaylayınca da sorularını sormaya başladı.
Rehber öğretmen: İclal şimdi bu görüşmede seninle neler konuşursak bunun sana yararı olur?
İclal: Bilmiyorum ki.
Rehber öğretmen: Diyelim ki bu görüşmemiz bitti ve sen kendine dedin ki “İyi ki rehber öğretmenimizle konuştum, bana faydalı oldu”. Biz neler konuşmuş olursak ya da sen bu görüşmeden neler kazanmış olursan görüşme sonunda böyle düşünürsün?
İclal: Hııımm. Ben okulumu ne yapayım diye düşünüyorum. Okuluma nerede devam edeyim? Buna karar verirsem iyi olur.
[Liderlik] Görüşmede sorulan sorular yardım edenin (sizin) yardım alana (karşınızdaki kimseye) bir çeşit müdahaledir, tıpkı cerrahi bir müdahale gibi. Dolayısıyla sorulara başlamadan önce yardım alandan mutlaka izin istenmelidir. Bir “psikolojik yardım” görüşmesinin gündemini ve hedefini yardım alan belirler. Çünkü bu onun görüşmesidir. Diğer bir deyişle görüşmenin sahibi odur; neleri konuşmaya ihtiyacı olduğunu ve neleri konuşmaya hazır olduğunu en iyi o bilir. Yardım edenin görevi görüşmeyi yardım alanın belirlediği hedefin doğrultusunda tutmaktır.
Rehber öğretmen: İclal “okuluma nerede devam edeyim” dedin. Biraz açar mısın?
İclal: İstanbul’da iyi bir özel okulda burslu okuyup orada yatılı kalabilirim. Bu okulumu bırakayım mı, bırakmayayım mı, bilemedim. Teyzem gitmemi istemiyor.
[Umudu büyütmek] Yardım alan geleceğe dair bir pozitif ihtimalden söz ediyorsa umut taşıyor demektir.
Rehber öğretmen: İstanbul’da iyi bir özel okulda burslu okuma imkanı… Biraz anlatır mısın İclal?
İclal: Annem ve kardeşim vefat ettikten 2 gün sonraydı galiba, beni İstanbul’dan halam aradı. Ben halamı çocukken bir kez görmüştüm, hayal meyal hatırlıyorum. Daha sonra, hıımm… geçen hafta 2 kere daha aradı ve benimle biraz uzun konuştu. İstanbul’da çok iyi bir özel okulda müdürlük yapıyormuş. Eğer ben istersem oraya burslu kabul edeceğini söyledi. Hatta biraz ısrar etti.
Rehber öğretmen: Halanın ilgili olmasını ve sana böyle bir imkan sunmasını nasıl karşıladın?
İclal: Bilemiyorum ki. Ben baba tarafımı neredeyse hiç tanımıyorum. Anneannem ve teyzelerimin onları hiç sevmediğini biliyorum. Babam, anneme ve ailesine çok kötü şeyler yaşatmış. Fakat duyduğum kadarıyla bu halamın babamla hiç alakası yokmuş. İşinde çok başarılı, çalışkan ve düzgün biriymiş.
Rehber öğretmen: Halan ile telefon konuşmalarından ona dair neler çıkarttın? Sendeki izlenimi ne oldu?
İclal: Benimle çok sıcak konuştu. Hakkımda, nereden aldıysa, baya bir bilgiye sahipti. Liseye geçiş sınavında çok iyi bir derece yaptığımı da biliyordu. Onun iki çocuğu varmış ve biri benimle yaşıtmış. “İstanbul’a gelirsen kuzenlerinle sürekli buluşur vakit geçirirsiniz” dedi.
Rehber öğretmen: Gerçekten çok sıcak ve ilgili konuşmuş.
İclal: Aynen.
[Bağ kurmak] Bir insanın en büyük dış kaynağı diğer insanlar. Eğer izin verirseniz ve uğraş verirseniz sizi sarıp sarmalayacak pek çok güzel insanı etrafınızda toplayabilirsiniz.
Rehber öğretmen: Sen eğitimine nerede devam etmek istiyorsun? Gönlünden, aklından neresi geçiyor?
İclal: Ben ilkokuldayken masa tenisi takımındaydım. İlde birinci olunca bizi müsabakalara İstanbul’a götürmüşlerdi. O zaman İstanbul’dan çok etkilenmiştim. Liseye geçiş sınavında aldığım puanla İstanbul’da iyi bir fen lisesine girebiliyordum. Ben çok istemiştim ama annem “Ben bu yaşta seni oraya yatılı gönderemem, kıyamam sana. Hem çok özlerim hem de her vakit göremem ki seni” demiş kabul etmemişti. Şimdi de annem yok, gitti ve bir daha da dönmeyecek. Üstelik kardeşim de yok artık… (hıçkıra hıçkıra ağladı)
Rehber öğretmen: (Uzunca bir süre hiçbir şey söylemeden İclal’in ağlamasını izledi ve sonra) İçin çok acıyor.
İclal: Evet, hem de çok acıyor. O kadar özlüyorum ki onları… (ağlamaya devam etti).
Rehber öğretmen: (Bir süre sustu ve ardında) İclal izin verirsen İstanbul ile ilgili birkaç soru daha sorabilir miyim?
İclal: (Gözünün yaşını sildi, başını kaldırdı ve öğretmenin yüzüne baktı) Tabi hocam.
[Umudu büyütmek] Bu konuşmalardan İclal’in dersler konusunda çok çalışkan ve başarılı olduğu, sporla uğraştığı ve onda da başarılı olduğu, yaşadığı küçük yerden ayrılıp İstanbul gibi bir büyük şehirde yatılı okumaya cesareti olduğu, meraklı, gelişime ve yeniliğe ne denli açık olduğu ortaya çıkmıştı. Rehber öğretmen İclal ile kaybettiği annesi ve kardeşi hakkında konuşmayı elbette istiyordu. Ancak bunu biraz erteleyip umut ve gelecek hakkında konuşmayı biraz daha sürdürmek istedi. Çünkü bu fırsatı bir daha yakalamayabilirdi. Bu noktada İclal’den izin istedi ve o da buradan devam etmeye izin verdi.
[Liderlik] Bir konuda sorular sormaya devam etmek ya da başka bir konuya geçerken öncesinde izin istemek yardım edenin görüşme boyunca mutlaka uyması gereken bir kuraldır. Ancak bu şekilde yardım alanın görüşmenin “içerisinde” kalmasını yani uzaklaşıp gitmemesini sağlamış olursunuz.
Rehber öğretmen: İstanbul’dan çok etkilendiğini söylemiştin. Neleri etkiledi seni? Orada okursan neleri yapmayı hayal ediyordun?
İclal yüzünde hafif bir gülümseme ile o zamanki hayallerini anlattı. Başka şehirlerden yatılıya gelen öğrenci arkadaşları olacak, onlarla birlikte İstanbul’un tüm önemli yerlerini gezecek ve iyi bir İngilizce kursuna gitme fırsatı yakalayacaktı. Rehber öğretmen İclal’in en sevdiği dersleri, ilgi alanlarını ve hobilerini sordu. En sevdiği dersi matematikmiş ve ileride bir matematik profesörü olmak istiyormuş. Anneannesinin (felç geçirmeden önce) iğne oyası ve kanaviçe yapmadaki maharetinden çok etkilenirmiş ve kendisi de bir el sanatıyla uğraşmayı çok istiyormuş. Masa tenisine olan hevesinin azaldığını ancak bu seferde Aikido’ya merak sarmaya başladığını ve bununla ilgili YouTube videoları izlendiğini söyledi. İstanbul’da el sanatları ve Aikido ile ilgili kurslar bulabilirdi. Rehber öğretmen “Bunlara ilgin nasıl başladı ve sonra sürdürdün? Bunda nasıl başarılı oldun? Bunun seni başarıya götüreceğini nereden anladın, nasıl akıl ettin? Çevrendekiler bunu nasıl karşıladı? Seni nasıl takdir ettiler?” benzeri sorularla İclal’in bu başarıları, hobileri ve uğraşlarının arka planındaki güçlü yanlarını ortaya çıkartmaya çalıştı.
[Umudu büyütmek] Yardım alanın güçlü yanlarını ortaya çıkarmak çok önemlidir. Geleceğe doğru bir hamleyi ancak güçlü yanlarınızın farkında olursanız yapabilirsiniz. Üstelik yardım alan bu soruları cevaplarken aslında dolaylı olarak kendine iltifat etmiş de olur. İltifat faydalı bir görüşmenin olmazsa olmazıdır. Yardım alan “yeter bu kadar” anlamına gelecek bir işaret verene kadar (görüşmede) onun güçlü yanlarını konuşmalısınız.
Rehber öğretmen: Peki İclal. Diyelim ki halanın önerisini kabul ettin ve İstanbul’da liseye devam ettin. Bu senin hayatında neleri değiştirir?
İclal: Bilmiyorum ki… O okul çok başarılı bir okul. Öğretmenleri çok iyiymiş. Seneye üniversite sınavına gireceğim. Bu açıdan önemli bir katkı verir. Ancak oradaki öğrencilerin İngilizceleri benden çok çok ileride. Bir de zengin ailelerin çocukları. Yapabilir miyim bilmiyorum… Bir de annem ve kardeşim burada olacaklar. Onların mezarına gidemeyeceğim. Onları burada bırakamam… Olmaz, bırakamam (hıçkıra hıçkıra ağladı).
[Liderlik] Yardım alan bu noktada artık kaybettiği kimseleri konuşmak istediğini belli etti.
Rehber öğretmen: (bir süre sessizce bekledi) İclal annenle ilgili sorular sorabilir miyim?
İclal: (kafasını kaldırdı) Tabi ki.
Rehber öğretmen: Sen annende en çok neleri severdin?
İclal: Çok güçlü bir kadındı. Bizi tek başına büyüttü diyebilirim. Biraz sertti, ders konusunda çok baskı yapardı ama iyi ki de yapmış. Derslerimde başarılı ve disiplinli olmamı ona borçluyum. Kardeşime ve bana hiç kıyamazdı. Beni çok öperdi. “Anne yapma artık, kocaman kız oldum” derdim, o da “Sen benim için daha bebeksin” derdi (ağladığı için konuşmakta çok zorlanıyordu)… Hem baskıcı-kuralcı hem de sevgisini bu kadar açıkça gösterebilmeyi nasıl beceriyordu bilemiyorum ama doya doya sevildiğimi hissediyorum, biliyorum… Şimdi yok ama… Her gün mezarlarının başına gidiyorum… (hıçkıra hıçkıra ağladı)
Rehber öğretmen: (uzun süre sustu, İclal’e baktı, bazen de gözlerini kaçırdı) O senin en çok hangi yanlarını severdi, takdir ederdi?
İclal: Ben anneme göre daha dışa dönük, çabuk arkadaşlık edinen biriyim. Bir de sayılarla, matematikle aram hep çok iyi olmuştur. Bunları çok takdir ederdi. Hatta benim zekamın üstün olduğunu söylerdi başkalarına. Ben de biraz utanır “anne söyleme böyle, beni utandırıyorsun” derdim. O da “Ne var kızım, yalan mı çok zekisin işte” derdi. Benim odamı temiz tutmam, düzenli olmam ve tutumlu olmamla hep övünürdü.
Rehber öğretmen: Başka neler söylerdi sana?
İclal: Benim verdiğim kararlara bazen çok şaşırır ve “kızım, sen kendin hakkında çok doğru kararlar alıyorsun. Beni bazen şaşırtıyorsun, sanki 40 yaşında biriymişsin gibi mantıklı ve bilinçlisin” derdi.
[Kaynak oluşturmak] “Başka” sorusu çözüm odaklı kısa terapi ve koçlukta en önemli sorudur. Yardım alan pozitif bir şey anlattığında ardından onlarca kez “Başka” ile başlayan sorular sorabilirsiniz. Bu soru yardım alanın daha fazla düşünüp hatırlamasını sağlar ve her seferinde son derece kıymetli bilgiler ortaya çıkarır.
Rehber öğretmen: Senin kendin hakkında doğru kararlar, doğru tercihler yaptığını söylerdi.
İclal: Evet, öyle söylerdi.
[Kaynak oluşturmak] Kitap okurken önemli yerlerin altını çizer, fosforlu kalemle üzerinden geçer ve bazen bu da yetmez, bir “çerçeve” içerisine alırsınız. Amaç bu önemli bilgiliyi görünür kılmak, tekrar geriye döndüğümüzde orayı hemen bulabilmek ve akılda tutmayı kolaylaştırmaktır. Psikoterapi görüşmelerinde de bu kural geçerlidir: Pozitif içeriğe sahip olan önemli saptamaları-sonuçları “yardım alanın kelimelerini” kullanarak çerçeve içerisine almak gerekir.
Rehber öğretmen: İclal süremiz bitiyor, seninle tekrar görüşmek isterim. Eğer sen de istersen.
İclal: İsterim hocam.
Rehber öğretmen: Haftaya aynı gün ve saat uygun mu?
İclal: Uygun hocam.
Rehber öğretmen: Son bir sorum olacak İclal. Bu görüşmeden senin için önemli olan, faydalı olan neler kaldı aklında?
İclal: Aklımda neler mi kaldı? Hıımmm. Kafam çok dağıldı ki… Hıımmm. Ben tekrar halamla konuşmalıyım. Onunla kafamdaki tereddütlerimi ve korkularımı paylaşmalıyım. Bakalım bana ne söyleyecek. Bir de öğretmenlerimle ve arkadaşlarımla da konuşmak istiyorum. Onlarında İstanbul’a gidip gitmemekle ilgini fikirleri neler.
Rehber öğretmen: Haftaya görüşmek üzere o zaman.
[Liderlik] Bir görüşmeyi nasıl bitirdiğiniz nasıl başladığınız kadar önemlidir. Yardım eden kişi olarak tekrar görüşmek istediğinizi belli edersiniz. Ancak tekrar görüşmeye gelip gelmeme kararını yalnızca yardım alan verebilir. Görüşmeden aklında kalanları sormak, yardım alana bu görüşmeden sonra da konuşulanları düşünmesi ve gözlem yapması mesajını verir.
Yaklaşık 45 dakika süren bu görüşmeyi kısaltarak vermeye çalıştım. Yas sürecinde “her gün bir önceki güne göre biraz daha düzelme, iyiye gitme” gibi bir durum söz konusu değildir. Mutlaka dalgalanmalar olacaktır. Dolayısıyla kayıp yaşayan birine psikolojik destek verirken sabırlı olun ve ona da kendinize de süre tanıyın. Kısaca sizin aklınızda kalmasını istediklerim şunlar: Görüşmenizde/sohbetinizde pozitiflere (umut, iyimserlik, başarı, üstesinden gelme becerileri ve yeteneklere) odaklanın. Dinlerken onları yakalayın ve detaya inen sorular sorun. Ardından bunları bir çerçeve içerisine alın; onun söylediklerinin özetini yaparak ve mümkün olduğunca onun kelimelerini kullanarak. Tebessüm etmek ve uygun zamanlarda gülümsemek aklınızda olsun.