Çözüm odaklı kısa terapi/koçluk Dr.Milton Ericson’ın 1950’li yıllarda ABD’de psikoterapi alanında yaptığı çalışmalara dayanır. 1980’li yıllarda iki önemli psikoterapist Steve de Shazer ve Insoo Kim Berg Çözüm Odaklı Kısa Terapiyi geliştirmiş ve bu terapi tüm dünyada, pek çok alanda, hızla kabul görmüştür.

Günlük yaşantımızda bizler çoğu kez sorun odaklı olmaktan ziyade çözüm odaklıyızdır. Yaşadığımız sorunu çok kısaca anlatıp karşımızdakinden çözüm adına yardımlar isteriz. Birkaç örnek vermek istiyorum:

“Son günlerde ders çalışma motivasyonumu kaybettim. Sen motivasyonunu nasıl sağlıyorsun?”

“Dün nişanlımla büyük bir kavgamız oldu. Galiba ben onun üzerine biraz fazla gidiyorum. Sence ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım, kendimi nasıl tutabilirim?”

“Özgüvenimi çok çabuk kaybediyorum ve o zaman da sunumlarda istediğim gibi bir performansım olamıyorum. Ne yapmam lazım, bana bir akıl ver?”

Böylesi bir yardım talebiyle karşılaştığımızda genelde ilk yaptığımız hemen tavsiyeler vermek olur. Oysa biliyoruz ki tavsiyeler bazen işe yarar, bazen de sinir bozucu olabilir.

Sorun Odaklı Yaklaşım

Bu yaklaşım sorunun kaynaklarını bulmayı hedefler. Çünkü sorunun kaynağı bulunmazsa kesin ve kalıcı bir çözüme ulaşılamayacağını, dolayısıyla sorunun sürüp gideceğini varsayar. Öyleyse terapist/koç danışanın geçmişte yaptığı hataları irdelemeli, hali hazırdaki eksiklerini ve kusurlarını bulup düzeltilmesi yönünde öncülük etmelidir. Ayrıca sorundan danışan mı yoksa bir başkası mı sorumlu (anne-babası, yetiştirildiği ortam…) bu da ortaya çıkarılmalıdır. Sorun odaklı yaklaşımların negatif yanlarını şöyle sıralayabiliriz:

1. Sorunu başlatan-tetikleyen olayla çözüm arasında doğrudan bir bağlantı sıklıkla yoktur.

2. “Neye bakarsan o büyür”. Soruna bakarsanız sorun büyür ve danışan kendini “ben=sorun” olarak görür.

3. Sorunu konuşmak negatif duyguları çağıracak ve yardım alma sürecini sancılı bir sürece dönüştürecektir.

4. Sorunları tekrar tekrar detaylıca konuşmak “kalıcı belleğe” yerleşmesine yol açacaktır.

5. Bazen danışan, hayatındaki (sorunla ilgili olmayan) bir takım hedeflerini gerçekleştirdiğinde, daha önce sorun olarak yaşadığı şeyler artık sorun olmaktan çıkabilir.

6. Sorun odaklı yaklaşım süreci uzun zaman alır.

Çözüm Odaklı Yaklaşım

Çözüm odaklı yaklaşımın ana hatlarını şöyle özetleyebiliriz:

1. Çözüm odaklı kısa terapi/koçluk sorunlu alana değil sorunun olmadığı alana bakar.

2. Sorunlu alana bir büyüteçle baktığınızda aslında sorunun her daim var olmadığını görürsünüz. Diğer bir değişle hiçbir sorun 7/24 sürmez; mutlaka azaldığı, hiç olmadığı ya da şiddetini kaybettiği zamanları vardır.

3. Kendisine başvuran danışan ile ilgili şu üç temel ilkeyi benimser:

a) “İnsanlar değişim için ihtiyaç duydukları kaynaklara zaten sahiptirler.”
b) “Her davranışın altında bir iyi niyet yatar.”
c) “İnsanın yaptığı seçim o an elindeki seçeneklerin en iyisidir.”

4. Çözüm odaklı kısa terapi/koçluk “sorun gitsin, yerine ne gelsin istiyorsun?” sorusu üzerine temellenir. Danışanın sorunu ortadan kaldırıp onun yerine ne/neler koymak istediği en detaylı bir şekilde ortaya çıkarılır.

5. Çözüm odaklı kısa terapi/koçluk da “normal” ve “normal dışı” davranış gibi bir ayırım ve buna dair bir kuram yoktur.

6. “Direnç” kavramını benimsemez; yardım almaya gelen her danışan değişmeye isteklidir, dolayısıyla danışanda değişime direnç yoktur. Değişimin hep var olduğunu bilir ve kendini değiştirmek isteyen danışana inanır.

7. Bir konuda uzman olabilmek için o konudaki tüm bilgilere sahip olmanız gerekir. Danışanının hakkında “uzman” olmak isteyen terapist/koç sürekli sorular sorarak bütün bilgilere sahip olmak isteyecektir. Oysa biliyoruz ki danışanın bizden “gizlediği” pek çok şeyler olduğu gibi onun göremediği ancak dışarından bakanların görebildiği “kör” noktaları vardır. Bir de seansta henüz gündeme gelmemiş birçok bilgi ve anılar vardır. Sonuçta terapist/koç danışan hakkında neler öğrenirse öğrensin danışanı ondan daha iyi bilemez; öyleyse danışan kendinin uzmanı, terapist/koç de soru sorma uzmanıdır. Yalnızca danışanın anlattıklarıyla yetinerek danışanın hedeflerine ulaşmasına yardımcı olunabileceğine inanır.

8. Çözüm odaklı kısa terapi/koçlukta danışanın söyledikleri “doğru” kabul edilir; asla “ardına” ve “altına” bakılmaz. Yani terapist/koç zihninde “asıl gerçek ne, bana söylemediği neler var?” sorusunu barındırmaz.

9. Yardım almada amaç değişimdir; değişim olmayacaksa yapılan diyalog sohbetten öteye gitmez. Değişim çok küçük bir adımla başlar ve sonra kartopu gibi büyür. Değişime nereden başlayacağına yalnızca danışan karar verir.

10. Aslında danışan çözümü bilmektedir ancak korktuğu için size gelmiştir. Çoğu kez çözüm için pek çok adım da atmıştır. Terapiste/Koça gelmek de bunlardan yalnızca biridir. Bu yüzden terapist/koç danışanın hedeflerine ulaşması ve değişimi için kendini ve terapi/koçluk sürecini “olmazsa olmaz” bir roldeymiş gibi görmez. Unutmamak gerekir ki pek çoğumuz, hiçbir terapi/koçluk desteği almadan, hayatımızda çok önemli değişimler-dönüşümler yaparak hedeflerimize ulaşabildiğimiz oluyor.

11. Çözüm odaklı kısa terapi/koçlukta hedefleri yalnızca danışan belirler; bunlar danışanın ihtiyaçları ve değerleriyle uyumlu hedeflerdir. Danışanın hedefleri süreç içinde değişebilir ya da birden fazla hedefi olabilir. Önceliği hangisinin alacağına yine danışan karar verir. Terapist/koç geriden liderlik yapar.

12. Hepimizin, çoğu kez farkında olmadan, ustalıkla yaptığı ve bizim için işlevsel-işe yarar davranışlarımız, tutumlarımız, tepkilerimiz ve eylemlerimiz vardır(örnek; bazı insanlar müthiş esprili ve sıcakkanlıdır, insanlarla kolayca kaynaşırlar). Bir de istediğimizde mükemmel yaptıklarımız vardır(örnek; girişken olmak, sorumluluk almak, iyi bir dinleyici olmak, bir konuyu güzel sunmak). Son olarak da iyi yapamadığımız ya da hiç yapamadığımız şeyler var. Çözüm odaklı yaklaşım “akışta” olduğumuz ve/veya “mükemmel” yaptığımız şeyleri bulmayı hedefler;

a. Bozulmadıysa tamir etme.
b. Çalışanı bul ve daha çok çalıştır.
c. Çalışmıyorsa da değiştir.

Sonuç olarak çözüm odaklı kısa terapi/koçluk pragmatik, ekonomik ve ekolojiktir.