Yönümüzü geçmişe mi yoksa geleceğe mi çevirelim?
Çözüm odaklı “yön bulmak”
Bir kimsenin problemini dinlerken onu daha iyi anlamak ve mümkünse de yardım edebilmek için sorular yöneltirsiniz. Ancak dikkatsizce seçip yönelttiğiniz bir soru karşınızdaki kişiyi üzücü bir noktaya götürüp kendini daha kötü hissetmesine sebep olabilir. İşte burada, fark etmeden yaptığınız en temel hatalardan biri yönelttiğiniz soruların “yönü” ile alakalıdır. Şöyle ki, sizin sorularınız muhatabını geçmişe de götürebilir, geleceğe de götürebilir. Peki sizden yardım bekleyen kimseyi hangi yöne götürmek onun için daha faydalı olur? Kısa bir örnek üzerinden Çözüm Odaklı Terapinin / Koçluğun görüşlerini aktaracağım.
Bir süredir görüşmediğiniz üniversite yıllarından bir arkadaşınız sizi telefonla aradı ve işinden geçen hafta ayrıldığını söyledi. Bu arkadaşınız mezuniyetinden bu yana (yedi yıldır) dayısının “Oto yedek parçaları imalatı” işletmesinde satış elemanı olarak çalışıyordu.
Arkadaşınızı dinlediniz ve şimdi bir şeyler sorup daha fazla bilgi almak ve ardından da kendi görüşlerinizi ve eğer sizden isteniyorsa önerilerinizi sunmak istiyorsunuz. Tam da bu noktada soruların “yönüne” dikkat etmenizi istiyorum çünkü önünüzde iki seçenek var:
- Seçenek: Geçmişe götüren sorular sormak.
Siz: Dayının şirketindeki işini bırakma kararını nasıl aldın? Neler oldu da bu kararı verdin?
Arkadaşınız: Yedi yıl dayımın firmasında gece-gündüz çalıştım, sürekli seyahatlere gittim. İnanır mısın yıllık izin dahi kullanmadım, Pazar günleri bile gidip çalıştığım çok oldu. Anlayacağın çok yıprandım ve üstelik de hak ettiğim maaşları ve primleri de alamadım. Biliyorsun babam da yıllardır dayımın şirketinde çalışıyor. Son iki yıl sırf annem kırılmasın ve babamın da işi riske girmesin diye orada çalıştım [suçlama]. Annem asla kabul etmiyor ve kardeşine toz kondurmuyor ama emin ol öz dayım beni resmen kullandı, sömürdü [suçlama]. Bırakmam gerekiyordu artık, başka yolu yoktu [pasif karar alma].
Bu tip sorular sizden yardım isteyen kimsenin bir anlamda “bu noktaya nasıl geldiğini” ya da diğer bir deyişle “başına gelenleri konuşmak” amacını güder. Dolayısıyla daima negatif duygu yüklü anıları ve yaşanmışlıkları hatırlatır. Karşınızdaki birden mutsuzlaşır, yaşadığı problemleri için kendini ya da bir başkasını suçlar ve de kendini kurban gibi hisseder. Neticede almış olduğu karar “pasif” bir karardır, yani o almamış bilakis almak zorunda bırakılmıştır.
- Seçenek: Geleceğe götüren sorular sormak
Siz: İşini bırakma kararı aldın ve ardından da bıraktın. Peki bu aldığın kararla hayatında ve kendinde neleri değiştirmek istiyorsun? Bu karar sana neler kazandıracak, neler getirecek?
Arkadaşınız: Dayımın firmasında çok ağır ve zor bir çalışma hayatım oldu. Ancak orada şunu fark ettim ki ben gerçekten çok çalışkan, dayanıklı, dirençli ve güçlü biriymişim. Satış işinde müthiş ustalaştığımı ve başarılı olduğumu gördüm. İnsanlara kendimi çok kolayca sevdirebiliyorum ve onları ikna edebiliyorum. Artık kendi işimi yapmak ve kendi paramı kazanmak zamanının geldiğini gördüm [umut, iyimserlik]. Bir arkadaşımdan çok cazip bir ortaklık teklifi gelince de hemen işten ayrıldım [aktif karar alma].
Bu tip sorular yardım isteyen kimsenin “Bu noktadan nereye doğru gitmek istediğini ve gideceğini” ortaya çıkarma sorularıdır. Hemen her zaman pozitif duygular uyandırır, umut ve iyimserlik içerir. Böylece onun önündeki ihtimalleri ve fırsatları konuşabilirsiniz. Hepsinden de önemlisi kişinin aldığı kararın “aktif” bir karar olduğunun altını çizmesidir.
Problem yaşayan bir kimseye yardım etmenin en etkili yolu hazır-klişe çözümler sunmak ve tavsiyeler vermek değil “doğru” tasarlanmış “geleceğe götüren” sorular ile mümkündür. Çözüm Odaklı Terapi / Koçluk bu görüşü savunur. Çözüm odaklı yaklaşımda geçmişe götüren soruları sormanın tek bir istisnası vardır, o da sorun yaşayan kimsenin geçmişteki “Başarılarını, üstesinden gelme becerilerini, yeteneklerini ve ilerlemelerini” ortaya çıkarmak üzere yönelttiğiniz sorulardır.